15 Kasım 2011 Salı

'Tarafsız', Ruhani(!) Lider, Kürt Sorununun Çözümü İçin 'Tarafsız' Akil Adam(!).

Ferda Çetin

Gülen ve Burkay aynı dönemde ve aynı frekanstan konuşmaya başladılar. Gülen açıkça Kürt halkını kastederek, "...Onların altlarını üstlerine getir, birliklerini boz, evlerine ateş sal, köklerini kurut ve işlerini bitir" diyor. Gülen, kendi ordusuna, polisine ve onun PKK karşısındaki başarısızlığına kızıyor. Burkay da öfkeli. Onun öfkesi de PKK'ye ve Öcalan'a. İkisi de Tayyip Erdoğan'dan ve AKP'den memnun. İkisi de AKP "açılım" larına destek olunması gereğinden söz ediyor. İkisi de gelişmelerin sonuca ulaşmasını, PKK'nin ve gerillanın imhası şartına bağlamış. Biri 'tarafsız', ruhani(!) lider, diğeri Kürt sorununun çözümü için 'tarafsız' akil adam(!).

Burkay'ın AKP açılımlarından söz ettiği gece, Çukurca'da kimyasal bombalarla katledilen Kürt gerillalardan beşinin cenazesi Amed yolundaydı. Ailelerince teşhis edilemeyenlerin cenazeleri Malatya adli Tıp morgunda bekliyordu. Bunlardan birinin vücudundan sadece iki ayağı vardı. Hani Selahattin Demirtaş'ın o acıdan ilhamla, "Zulmün karşısında eğik bir baş olmaktansa, yanık iki ayak olmayı tercih eden onurlu gençler" den birinin ayakları... Keşke Balçiçek gazeteci olsaydı da, Burkay'a eğik baş ile onurlu baş arasındaki farkı da sorsaydı.

Burkay, Haber Türk'ten Balçiçek İlter (Pamir)'le "Söz Sende" programına konuşuyor. Balçiçek İlter "Dönüşünüz müthiş bir ilgiyle karşılandı" diyor. (Bu müthiş dönüşün ve ilginin, ne zaman hangi ülkede olduğunu biz hatırlamadık.) Pamir başka bir keşif de yapıyor. 12 Eylül darbesinin aslında PKK'ye karşı değil de, Burkay ve partisine karşı yapıldığını bildiğini, bunun doğru olup olmadığını soruyor. Burkay bu sorudan gayet menun, "aynen öyle" mealinde yanıtlıyor. Bir paranteze ihtiyaç var: Balçiçek Pamir 1998 yılında Aktüel Dergisi için Fikri Sağlar ile Mafya-MİT-Emniyet konulu bir röportaj yapmıştı. Bu röportaja ilişkin teyp kasetini, Milli İstihbarat Teşkilatına götürmüş, sonrasında Sağlar ile mahkemelik olmuş, bu davada, 3 bin lira tazminata mahkum olmuştu. Bu kadın o kadın işte!

12 Eylül'de kalsaydım diyor Burkay, Diyarbakır 5 No'lu cezaevinde olurdum. "Oradan sağ çıkar mıydım, sağ çıksam bile sağlam çıkar mıydım bilmiyorum" diye de soruyor. Bildiğimiz ve tanıdığımız Burkay kuşkusuz sağ selamet çıkardı. Üstelik yurt dışına çıkmaz, AKP açılımının tam başına yetişir, TRT6'da diğer parti yöneticisi arkadaşlarının yaptığı gibi şimdi program yapıyor olacaktı. Hatta programının adı da hazırdı: "Ez û Ez"

Burkay, PKK ve Öcalan'ın geliştirdiği politikalara ilişkin olarak da, "Bunlar kitleleri oyalama politikalarıdır. Siyasette tutarlı olmak lazım, prensip sahibi olmak lazım". Evet Burkay tutarlı olmaktan söz etti dün akşam, prensip sahibi olmaktan. Balçiçek İlter soramazdı o da anlatamazdı; söz ile pratik arasındaki uçurum, dava arkadaşlarına bağlılık ve vefasızlık, kabul ve inkar, ilke ve ilkesizlik, dava adamı olma ile herhangi biri olma arasındaki fark, sonsuz eleştiri hakkı karşısında ömrü boyunca özeleştiri vermemek, tutarlılık ile tutarsızlık... Bu soruların doğru yanıtı Burkay'ın gerçek portresi olacaktı.

Balçiçek İlter "Kürtler kendi aralarında bölündüler. Bir grup genç kendi aralarında örgütlendiler ve 'Benim için öldürme' diye bir kampanya başlattılar. Bu adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?" diye soruyor. Bölünsün de nasıl bölünürse bölünsün anlamında Burkay kısa ve kesin yanıtlıyor: "Önemli buluyorum!" diyor. Burkay'ın "Hayır Kürtler'in bölünmeye değil birleşmeye, kazanımlarını ve örgütlülük düzeyini koruması için ulusal birliğe ihtiyacı var" diyecek hali yok. Kendi dava arkadaşlarına, kendi partisine, kendi örgütüne bile tahammül edemeyen biri için, PKK'nin bölünmesine sevinmekten daha doğal ne olabilir ki?

"Siz Öcalan'ı iyi tanıyan isimlerden birisiniz... Size 'Almanların adamı' diyormuş öyle değil mi?" diye kışkırtıyor Balçiçek Hanım. Bu soruyu makul ve sakin bir "Evet..." ile karşılıyor Burkay; "Almanya diğer federasyonları desteklediği halde bu federasyonu uzun yıllar desteklemedi bile" diyor, yakınıyordu.

Burkay, uzun yıllar diyordu, çünkü şimdilerde Alman hükümeti, bir taraftan on binlerce üyesi olan Kürt Derneklerini polisleri ile basar, peş peşe davalar açarken, KOMKAR ve bağlısı derneklere hatırı sayılır yardımlar yapmaktadır. Bu durum, Federal Meclis üyesi Ulla Jelpke'nin 2011 Ocak ayında Merkel hükümetinin cevaplaması için Federal Meclis'e sunduğu soru önergesine verilen yanıttan anlaşıldı. Alman Devleti, Burkay'ı ve yandaşlarını "Kürtlere yönelik uyum ve Kürt kuruluşlarla ortak çalışma" adı altında fonluyor. Fonlamanın yemlemek olduğunu kendi idrakimizle biliyoruz. Burkay'ın, Almanya'nın da "iyi Kürtler" listesinde olduğunu da.

"Ben başından beri koşulların silahlı eylemlere uygun olmadığı kanısındayım. 'Silahlı eylemler çok büyük bedellere mal olacak ama bir kazanımı olmayacak' diyordum. Nitekim haklı çıktım" diyor Burkay. Ama bu yanıt Balçiçek İlter'in, "Neden Kürtler sizin gibi silaha mesafeli duran isimleri tercih etmedi de PKK'ye yöneldi?" sorusunun cevabı değildi. PKK'nin ve silahlı mücadelesinin bir kazanımının olup olmadığını Kürt halkına ve tarihe bırakalım. Ama bir husus var ki yalan.

Burkay'ın her fırsatta söylediği, "Hiçbir zaman silahlı mücadele teşebbüsünde bulunmadım, silaha mesafeli durdum" sözleri doğru değil. 1980 öncesinde Burkay'ın emri ve bilgisi dahilinde örgütü silahlanmış ve silahlı eylemler de yapmıştır. Burkay'ın ve KSP'nin gerilla mücadelesi kararı da vardır. 1994 yılında Celal Talabani Dokan'da Burkay'a bir kamp yeri vermiş, KSP kadroları bu kamplarda askeri eğitim görmüş ve Kürdistan'a giriş planları da yapılmıştır.

Bu kampta Celal Talabani, Cemil Bayık ve Kemal Burkay 1994 yılında bir görüşme de yaptılar. Burkay, gerilla mücadelesi yapmakta kararlı olduklarını, ancak ülkeye girişte bazı zorluklar yaşadıklarını anlatır. Cemil Bayık PKK adına, tereddütsüz bu yardımı yapacaklarını, gruplarını sağ-salim geçirebileceklerini belirtir. Ardından, o dönem Botan Eyalet sorumlusu olan Murat Karayılan'a yazılı bir not yazarak, geçecek KSP gerillalarına yardımcı olunmasını ister. Gerisini biliyoruz...

Evet evet o güleç, saf görünümlü personel kadın üç gece önce Burkay'la konuşuyordu. Baştan sona dikkatle dinledik. Sorular çanak ve yapmacık, yanıtlar ise inandırıcılıktan yoksun, baştan sona yalandı. Olsun, eğlendik biraz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder