17 Kasım 2011 Perşembe

CHP'li Aygün'ün Fırtına koparan açıklamaları !

Önce tarihsel perspektif 

Dersim, etnik kimliği ve dini inançları bakımından farklı özellikler taşıyan, bu farklılık sebebiyle de 500 yıldır yok edilme siyasetiyle karşı karşıya kalan bir bölge. Cumhuriyet, esasen o politikada bir değişiklik meydana getirmiyor; önce bölgeyi merkezi yönetime bağlama yönünde bazı raporlar hazırlanıyor. Bu raporlar, 500 yıllık Dersim sorununu barış içinde çözmeye yönelik öneri getirmiyor. 1937-1938’de jenosite varan bir operasyonla Dersim meselesi tarihe havale edilmiş oluyor.


Resmi tez ne? 

Resmiyette bir isyan olduğu ve devletin de bunu bastırdığı tezi savunuluyor. Çünkü Başbakan’ın deyimiyle ‘50 bin insanın öldürüldüğü’ bir operasyonun meşrulaştırılması için orada bir isyan oluşturulması gerekiyordu. Dersim isyanı, sonradan icat edilmiş bir şeydir, öyle bir şey gerçekte yok.

Sorumlusu kim?

Devlet ve o dönemin CHP iktidarı. Ancak CHP’de bu konuda kendi tarihiyle yüzleşme ve uygulanan politikaların toplumun önünde saydam bir şekilde tartışılması yönünde bir tavır alındığını Kılıçdaroğlu döneminde görüyoruz. Tabii “Bunu CHP yaptı” deyip, bunun üzerinden bir politika üretmek de doğru değil, çünkü o dönem başka parti yoktu zaten.
Atatürk’ün katliamdan haberi var mıydı?
Bu dönem boyunca izlenen bütün politikalarda Atatürk devletin başındadır. Fakat Aleviler, bütün bu dönemi Mustafa Kemal’den ayırmak için onun ‘büyük lider’ kimliğine de gölge düşmemesi için fotoğrafını alıp Hazreti Ali ile yan yana asmışlardır. Bu katliamdan haberdar olmadığına kendilerini inandırmışlardır.
Burada bitmiyor.

Aygün'ün Kürt Sorunu ve Ergenekon davasıyla ilgili açıklamaları 

“Öcalan’la yapılan görüşmeler çok değerli, bu sürecin yeniden başlaması gerekir. Ama örgütün de silah kullanmayacağını inandırıcı bir şekilde topluma ve hükümete anlatması lazım. Birbirimizi öldürmeden konuşmalı, çözüm aramalıyız. Hükümet aslında görüşmeler yaparak, müzakere yaparak bu iradeyi ortaya koydu. O yolun devam etmesi gerekir. Sorunun çözümünde ‘kırmızı çizgi’ söylemi yanlış.”
Peki ya Ergenekon?
“Ergenekon diye bir gizli örgütün, yapılanmanın olduğunu biliyorum. Operasyonun başlamasıyla yasadışı eylemler bitti, bölgede faili meçhuller neredeyse durma noktasına geldi. Veli Küçük’lerin tutuklandığı dönem çok önemli. Derin devlet ve gizli Kontgerilla çekirdekleri felç oldu. Gerçekten Kontgerilla’nın tasfiyesini, derin devlete son verme adımı olarak görüyordum. Ancak yapılan son tutuklamaları yanlış buluyorum. Ahmet Şık’ların, gazetecilerin, Ergenekon’dan kuşku duyduğunu söyleyenlerin, eser yayımlayanların tutuklanması nedeniyle ben biraz sulandığını düşünüyorum. Daha çok ‘muhalifleri tasfiye etme hareketi’ gibi duruyor. Dolayısıyla çok büyük bir fırsatın heba edildiği görüşündeyim.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder