18 Kasım 2011 Cuma

Kimyasala karşı kişisel başvuru yapılabilir

KHRP Hukuk Direktörü Catriona Vine, kimyasal silahlarla katledilenlerin ailelerinin AİHM ya da bir dizi BM mekanizmalarına kişisel olarak da şikayette bulunabileceklerini söyledi.

İngiltere’nin başkenti Londra’da çalışmalarını yürüten Kürt İnsan Hakları Projesi’nin (KHRP) Hukuk Direktörü Catriona Vine, Türkiye’nin kimyasal silah kullanımı, mağdurlar ya da mağdurlar adına hareket eden kişi veya kurumların izleyeceği prosedürler ve uluslararası hukuğun bu konudaki yaptırımları hakkındaki sorularımızı yanıtladı

BM’nin kimyasal silah kullanan kendi üyelerine karşı herhangi bir yaptırımı var mı? Eğer varsa, bu yaptırımlar nelerdir?
Silahlı bir çatışmanın yaşandığı tüm devlet ve taraflar için bağlayıcı olan uluslararası hukuk, biyolojik ve kimyasal silahların kullanılmasını yasaklamaktadır. Bu yasaklama aynı zamanda bunların geliştirilmesi, üretimi ve stoklanmasını da kapsamaktadır.

İster ölümcül ya da ölümcül olmayan şeklinde etiketlenmiş olsun, bu durum tüm biyolojik ve kimyasal maddeler için geçerlidir. Örneğin, ülke içi isyanlarda, isyanın kontrolü amaçlı izin verilen isyan kontrol maddelerinin bile, silahlı çatışma durumlarında kullanımı yasaktır. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü, 1997 yılında yürürlüğe giren ve aynı yıl Türkiye tarafından kabul edilen ‘Kimyasal Silahların geliştirilmesi, Üretimi, Depolanması, Kullanımının Yasaklanması ve İmhası Sözleşmesi’nin (CWC) uygulama organıdır. Sözleşmenin 12.maddesi, uyumun sağlanması için anlaşma yükümlülüklerini yerine getirmede başarısız olan taraf bir devlete karşı yaptırımlar da dahil olmak üzere, önlemler ile ilgileniyor. Önlemler veya tazminat cezaları, ya da haklar ve ayrıcalıklar konusunda kısıtlamalar vb. dışında. Konferans, özellikle ağırlığı olan davaları, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nin gündemine taşımalıdır.


 Kimyasal silah kullanımının bir sonucu olarak hayatını kaybeden gerillaların aileleri hem Türkiye içinde, hem de Avrupa’da hangi yasal yollara başvurabilirler?
Türkiye içinde tüm iç hukuk yolları tükenmiş ise, kimyasal silah ile yaralanan ya da öldürülenlerin aileleri, ya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ya da bir dizi BM mekanizmalarına şikayette bulunabilirler. Bireyler, haklarının ihlal edildiği iddiasıyla, belirli BM insan hakları antlaşmaları kapsamında, BM Sözleşmeleri’ndeki yasal hükümlerin uygulanmasından sorumlu gözlem organları olan BM Komiteleri ile yazılı bir iletişim kurabilirler. Türkiye, İşkenceye Hayır Komitesi’nin bireysel şikayetleri almasını sağlayan yetkilerini kabul etti. Bu nedenle bu sözleşmelerde altı çizildiği üzere, işkence ve kötü muamele de dahil olmak üzere, hak ihlallerine uğrayan mağdurlar, incelenmek üzere davalarını gönderebilirler. Kesinlikle yasal olarak bağlayıcı olmasa da, bu komiteler tarafından verilen kararlar ikna edicidir. İnsan hakları ihlalleri mağdurları, ayrıca yazılı iletişimlerini doğrudan veya sivil toplum kuruluşları aracılığıyla, Hükümetlere müdahale edebilen ve onlardan iddia edilen ihlaller hakkında daha fazla bilgi vermelerini talep edebilen ya da gerektiğinde inceleme altında konuyu araştırabilme yetkisine sahip olan BM özel raportörlerine iletebilirler. Özel raportörlerin müdahalesi, devletlerin uluslararası insan hakları sözleşmelerinin onayına tabi değildir. Mevcut iç hukuk yollarının tükenmesi gerektirmez. Bu yönüyle, en ilgili yetkililer, ‘BM İşkence ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaları Önleme’ ve ‘BM Yasadışı, Yargısız ve Keyfi İnfazlar’ Özel Raportörleridir. Davanın AİHM’e gitmesi için iç hukuk yollarının tükenmesi gerekiyor. Bu durum, kimyasal silah kullanımı söz konusu olduğunda da aynıdır.

Türkiye’nin kimyasal silah kullanımına dair elde kanıt varsa, aileler dışında kimler yasal işlem başlatabilirler?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sadece sözleşmenin ihlali durumunda mağdur olduğunu iddia eden bireyler veya kuruluşların başvurularını kabul edecektir. Mahkeme tarafından belirtilen gereklilikte, başvuru sahibi bizzat kendi sözleşmesinin ihlali durumunda mağdur olduğunu doğrudan etkilenen kişi olduğunu göstermek zorundadır. Mağdurlar, örneğin kimyasal silah kullanımı ile öldürülen kişilerin aile üyeleri, yine ekinleri etkilenen toprak sahipleri ve bu silahların kullanımının bir sonucu olarak, zarar gören ve yaralanan sivilleri kapsayabilir. BM özel raportörleri, mağdurlar ve onlar adına hareket eden kuruluş tarafından sunulan insan hakları ihlalleri iddialarına cevaben müdahele edeceklerdir. Her özel raportörün görevi gereği, spesifik bilgilere ihtiyaç duyacağı gözönüne alındığında, yazılı iletişim her zaman beş önemli unsuru içermelidir:
- İddia edilen mağdurun detayları,
- İddia edilen ihlalin failinin ayrıntıları,
- İletişimi gönderen kişi veya kurum ile ilgili bilgiler,
- Olay tarihi ve yeri,
- Olayın hangi şartlarda gerçekleştigine ilişkin bir açıklama.

Türkiye, vatandaşı olmayan savaşçıların ölümlerinden sorumlu tutulabilir mi?
Vatandaşlık ve ikamet yeri, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 1. maddesindeki yükümlülüğü yansıtan, bireysel başvuru hakkı açısından ilgisizdir. Taraflar, sözleşme haklarını kendi yetki alanlarında bulunan herkese karşı güvence altına almak ve uygulamakla yükümlüdürler.

Türkiye, sınırdışı operasyonlarda kimyasal silah kullanıyorsa, kendi sınırları dışındaki Kürt gerillaların ölümünden ne ölçüde sorumludur?
Sözleşmenin 1. maddesinde atıfta bulunulan bu yetki alanı, sadece bir üye devletin topraklarına atıfta bulunmamaktadır. Aksine belirli koşullar altında üye olmayan devletin topraklarına kadar genişletilebilmektedir.            

Sivil toplum örgütleri, aile üyeleri adına kimyasal silah kullanımı ile ilgili yasal işlemleri yerine getirmek üzere, ne ölçüde hareket edebilirler? Bunu yapmak için prosedür nedir?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bir avukat tarafından temsil edilme zorunluluğu yoktur. Bireyler kişisel bir şikayet başvurusunda bulunabilir ya da bir sivil toplum örgütünden kendi adına başvurmasını isteyebilir.

Türkiye’nin kimyasal silah kullanmış ve kullanıyor olduğuna dair elde kanıtlar varsa, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde savaş suçu işlendiği iddiasıyla cezai takibat başlatılabilir mi?
Türkiye, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü’ne taraf olmamıştır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin temel olarak, Statü’ye taraf devletlerin topraklarında işlenen suçlar için yargı yetkisine sahip olduğu kabul edilse de, bu durumun bir istisnası mevcuttur. Bu istisna, Statü’nün 13. maddesinin b fıkrasında belirtildiği üzere, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararıdır. Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin VII. bölümüne dayanarak, savcıdan, soruşturma başlatmasını isteyebilir. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin söz konusu bölümü, ‘Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Durumunda Alınacak Önlemler’ başlığını taşımaktadır. Bu durumlarda, Güvenlik Konseyi’nin siyasal, ekonomik veya gerekli ise askeri tedbirlerini almasını zorunlu kılmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Sudan’ın Darfur Bölgesi’nde 2003 yılında meydana gelen olaylar için bu yetkiyi ilk kez kullanmış ve statüye taraf olmayan bir devletin topraklarında gerçekleşen olayların kovuşturulması için Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı’na başvurmuştur.



YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder