3 Ekim 2012 Çarşamba

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1991'de RP İl Başkanıyken hazırlattığı Kürt raporu ve raporun ayrıntıları...


Üç yıl önce başlattığı "Demokratik Açılım" süreciyle birçok tabuyu yıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bundan vazgeçip tekrar askerî seceneğe yönelince eski hükümetlerle aynı noktada buluştu. Erdoğan'ın bu stratejisi, 21 yıl önce henüz AKP İstanbul İl Başkanı'yken hazırlayıp Genel Başkanı Necmettin Erbakan'a sunduğu Kürt Raporu'ndaki önemli tesbit ve ifadelerle çelişiyor.

Türkiye'de son 30 yıldır aralıksız çatışma ve ölümler sürüyor, liderler değişiyor ancak Kürt sorununda kaset hep başa sarıyor. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, eski ANAP lideri Mesut Yılmaz ve son olarak Başbakan Erdoğan, yeri geldi "Kürt sorunu vardır, benim sorunumdur" dedi, kimi zaman "düşünmezsen yoktur" deyip geri adım attı. Demokratik açılımda herkes umutlandı ancak PKK'nın da şiddette ısrarı 10 yıldır iktidarda olan hükümeti de diğerlerine benzetti.

ERBAKAN HOCA'YA KÜRT RAPORU

Oysa Recep Tayyip Erdoğan, bundan tam 21 yıl önce Refah Partisi İstanbul İl Başkanı'yken çok önemli bir rapor hazırlattı. Adı da "Kürt Sorunu ve Çözüm Önerileri" adını taşıyordu. Rapora göre Erdoğan, bugün KCK iddianamesinde suç delili olarak gösterilen "yerel parlamentoların oluşturulması ve anadilde eğitim" gibi talepleri savunarak, "Kemalist devletin geleneksel zora ve s ilaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir" gibi çarpıcı tesbitlerde bulunmuştu.

"KÜRT SORUNU VARDIR" DEDİ

Ülkeyi son 10 yıldır yöneten Erdoğan, 2002'de "Kürt sorunu yok dersen sorun ortadan kalkar. Bizim için öyle bir sorun yoktur" dedi. 2005'te Norveç'te yaptığı bir konuşmada sorun için "sanal" ifadesini kullandı. Aynı yıl Diyarbakır'da ise cesur ifadelerle tam tersi bir tablo sergiledi. Köy yakmalar ve hak ihlalleri nedeniyle Devlet adına özür dileyen Erdoğan, "Kürt sorunu vardır, benim sorunumdur" dedi. 2009'da umut yaratan demokratik açılım, Habur süreciyle yerini güvenlik eksenli politikaya bıraktı. Erdoğan'ın verdiği mesaj ve kullandığı ifadeler ise 1990'lı yıllardaki hükümetleri anımsatıyor.

ADI KÜRT SORUNU, YER KÜRDİSTAN

Erdoğan'ın, bugün AKP Adıyaman Milletvekili olan Mehmet Metiner'e hazırlattığı 18 Aralık 1991 tarihli raporun çarpıcı bölümleri şöyle:

» Bugün "Doğu" veya "Güneydoğu Sorunu" olarak adlandırılan sorun, aslında bir "Kürt Sorunu"dur...

» Bugün Doğu ve Güneydoğu olarak adlandırılan bölgeler, tarihin en eski devirlerinde "Kürdistan" olarak adlandırılan coğrafyanın içinde yer alan bölgelerdir...

» Kürtlerin konuştuğu dil olan Kürtçe, Türkçeyle ilgisi olmayan müstakil bir dildir...

» Türkiye'nin Güneydoğu'su bugün hâlâ geri kalmışlık sorunuyla yüzyüzedir. Bölgede "Kürt Sorunu" dolayısıyla olağanüstü yasalar uygulanmakta ve bölge geniş yetkilere sahip olan genel bir vali tarafından idare edilmektedir.

» 1985'te başlayan PKK saldırıları dolayısıyla bölge bir yanda devlet terörü, öbür yanda da PKK terörü arasında sıkışıp kalmaktadır. Bölge halkı PKK'ya bir biçimde arka çıktığı gerekçesiyle sürekli baskı ve işkence altında tutulmaktadır. Özel Tim'in bölgedeki uygulamaları adeta hesap dışıdır. Bölgede yaşayan insanların ne mal ve ne de can güvenlikleri söz konusudur. İnsanlara bölgede gerektiğinde "bok" bile yedirilmektedir.

» Demokratikleşme ve insan hakları noktasında Güneydoğu son derece geridir. Yakın bir zamana kadar anlamsız ve çağdışı Kürtçe yasağı dolayısıyla bölge insanları baskılarla yüz yüze gelmiştir.

KEMALİST SİSTEM İFLAS ETTİ

» Güneydoğu iktisadi bakımdan geri bırakılmıştır. Bölgede doğru dürüst sanayi tesisi bulunmamaktadır. İşsizlik ve yoksulluk diz boyudur. Bölge insanları bulundukları yerlerden, özellikle kırsal kesimlerden şehirlere doğru akın etmektedirler. Şehirlere doğru başlayan bu göçün iki nedeni vardır: En temeldeki neden siyasidir.

» Bugün Güneydoğu'da PKK eliyle sürdürülen Kürt silahlı mücadelesi şehre inmiştir. Devlet, kontrgerillasıyla, özel timiyle, harcadığı trilyonlarca lirasıyla, köy korucularıyla vs. bu sorunun üstesinden gelinemeyeceğini artık anlamış bulunmaktadır.

» Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir.

YEREL PARLEMENTO OLUŞTURULMALI

» Yerel parlamentoların oluşturulması ve merkezî devletin küçülmesi Türkiye'de tam demokrasinin yerleşmesi için atılacak önemli adımlardır.

» Türkiye'de Kürt kimliğinin tanınması ve Kürt kültürünün geliştirilmesi için engelleyici tüm yasaların kaldırılması, Türkiye'de dileyen herkesin kendi anadilinde eğitim-öğretim yapabilmesini savunmak.

» PKK terörünü kınadığımız kadar devlet terörünü de kınamak. Devlet- PKK çatışmasında devletçi bir safta gözükmemek, devletin eleştiri üslubunu benimsememek; "Bölücü", "Terörist", "Ayrılıkçı" vs...

KÜRTLER KOPMAK İSTEMİYORLAR

» Kürtler ne mi istemektedirler? Çoklarının zannettiği gibi Kürtler, Türkiye'den kopmak istememektedirler. En azından Kürtlerin büyük çoğunluğu Türklerle birlikte eşit ve gönüllü bir birliktelik oluşturmak istiyorlar. T.C devletinden kopup bir Kürt devletini kurma düşüncesini marjinal Kürt unsurlar savunmaktadırlar. Gerçi bunlar da yakın vadede değil ancak uzun vadede bunun mümkün olabileceğini söylemektedirler.

» Kürt halkının büyük bir çoğunluğu Kürt ulusal kimliğinin tanınmasını ve Kürt kültürünün geliştirilmesini istemektedirler. Dahası ve en önemlisi, kaç zamandan beridir kendilerine yönelik baskıların son bulmasını dilemektedirler. Yaşadıkları bölgenin iktisadi ve sınai açıdan kalkındırılmasını beklemektedirler.

(Taraf ) Timetürk haber sitesinden alıntı...

24 Ağustus 2012 timeturk.com

29 Ağustos 2012 Çarşamba

‘Türkiye Suriye politikasından pişman olabilir’


Independent’ın Ortadoğu uzmanı yazarı Patrick Cockburn, Suriye’yle ilgili son yazısında çatışmaların şiddetlendiği ülkede süreçten tek kazançlı çıkan kesimin Kürtler olabileceğini iddia ederken, Türkiye’nin de ileride Suriye politikasıdan pişman olabileceğini belirtti.
Patrick Cockburn, yazısında Suriye krizinde Kürtler’e ilgili gelişmelere dikkat çekti ve şiddetin yoğunlaştığı bir ortamda Suriye’de tek kazananın Kürtler olabileceğini idda etti.

Ülkede şiddetin derinleştiğine, etnik-mezhepsel gerilimlerin arttığına dikkat çeken ve bu durumun hem Suriye’yi hem de komşu ülkeleri etkilediğini belirten Cockurn, ülkedeki yeni gelişmeninse Suriye ordusunun, Kürtler’in yoğun olarak yaşadığı ülkenin kuzey bölümünden çekilmesi olduğunu yazdı.
'Hem Esad hem isyancılar Kürtler'i kabul etmek zorunda kaldı'
“Suriyeli Kürtler (Toplam sayıları yaklaşık 2.5 milyon civarında ve Suriye nüfusunun yüzde 10’unu kapsıyorlar), Iraklı Kürtler’in 1991’de yaptığı gibi de facto bir şekilde özerkliğe ulaştı” diye yazan Cockburn, hem Beşar Esad’ın hem de Suriyeli isyancıların şimdilik Kürt oluşumunu kabul etmek zorunda kaldığını belirtti.
Cockburn, Suriye’deki Kürtler’in Irak Kürtler’iyle benzer bir statüye kavuşması durumunda Türkiye’nin nasıl kendi sınırları içinde yaşayan Kürtler’in de benzer bir statüye sahip olmalarını nasıl reddebileceği sorusunu sordu.

'Erdoğan taviz yerine baskıyı tercih etti'

Cokcburn analizinde şu cümleleri kullandı: “Eğer Suriyeli Kürtler, Irak’ta gibi bağımsızlığa yakın bir özerklik statüsünü elde etmeyi başarırsa Türkiye, güneydoğusundaki kendi Kürt azınlığına benzer bir statüyü nasıl reddedebilecek? PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) gerilla savaşı başlattığı 1984’den bu yana Ankara isyancıları, siyasi ya da askeri olarak bastıramadı. Son iyi yılda da Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ileri görüşlü olmayan bir yaklaşımla taviz yerine baskıyı tercih etti.”
Yazar Türkiye'yle ilgili yorumlarını şu sözlerle sürdürdü: “Bir gün Türkiye, Suriye’deki müdahalesinden pişmanlık duyabilir. Türkiye, PKK’nın Kuzey Suriye’de kontrol sağlaması durumunda bölgeyi işgal etmekle tehdit ediyor ancak hareketi evinde yok etmeyi başaramadığına göre yurt dışında başarması olası değil ve hatta bu daha büyük bir kargaşaya neden olur.”

'Gerçek korku Kürtler'in birleşmesi'

“Irak ve Türkiye’deki Kürt azınlıklarının pozisyonu bu ülkelerin istikrarı için çok önemlidir” yorumunu da yapan Cockburn Irak’taki özerk Kürt Bölgesel Yönetimi’nin pratik olarak Birleşmiş Milletler'deki çoğu devletten siyasi, askeri ve finansal olarak daha güçlü olduğunun altını çizdi.
Cockburn yazısının sonundaysa Türkiyeli Kürtler konusunda uzman olduğunu belirttiği National Interest dergisi yazarı Aliza Macus’un bir yorumuna yer Verdi: “Gerçek korku, Suriye’nin bölünecek olması değil, Kürtlerin birleşiyor olması.”

BBC

25 Aralık 2011 Pazar

BARZANÎ: Heta ez saxbim ezê ji bo azadiyê kar bikim

Serokê Kurdistanê Mesud Barzanî

Serokê Kurdistanê Mesud Barzanî di serdanan xwe ya Dihukê de di derbarê rewşa Herêmê, Iraqê û Kurdistanê de agahdariyek berfireh da û herweha di derbarê helwesta kurd û Kurdistanê de peyamên gelek zelal dan cîhanê, Iraqê , herêmê û Kurdistanê. Peyamên Barzanî cardin da xuyakirin ku, Aazadî û pêkvejiyan li Kurdistanê çikas girîng e û tu cara rêdadin ku ev destkeftiya hêja ji destherê.


Serokê Kurdistanê birêz Mesûd Barzanî di berdewamiya serdana xwe ya ji bo Dihukê bi Şînî û pêkhatiyên curbicur yên vê deverê re civiya û gotarek pêşkêş kir û rewşa niha ya Îraq, Kurdistan û Deverê bi giştî şîrove kir.

Serok Barzanî gotara xwe bi bûyerên Bexdayê dest pê kir û bûyerên han bi bûyerên karesatbar wesif kir û ragihand ku, min beriya niha gotibû ku, piştî wekêşandina hêzên Amerîkayê yên li Îraqê vê velehiyeka  ewlekarî çê bibe, wê demê keyfa gelek kesan ji van gotinên min re nehat. Lê bûyerên van rojên dawî yên Bexdayê rastî û dirostiya nêrîna me tesbît kir.

Di derbarê aloziyên heyî  yên di nava prosesa siyasî û emnî ya Îraqê de jî Serok Barzanî got:Her çend zehmete lê hêvî dikim rewşa emnî û ewlekarî ya Îraqê baştir û aramtir bibe û bo vê yekê jî çê ji me weke Kurdistanê were em amadene ku, pêşkêş bikin.

Serok Barzanî di dirêjahiya axaftinên xwe de behsa serdana xwe bo Dihukê kir û ragihand ku, ev serdana min ya ji bo Dihukê di çarçoweya bernameyeke berfireh ya serdan kirina tevahiya Deverên Kurdistanê de pêk hatiye û armanca me ji vê serdanê jî ji nêzve hayedar bûn ji rewşa welatiya û di vê warê de jî min serdana gelek dever û bajaran kiriye lê hîn jî hin dever û bajarên din mane ku, serdana wan bikin.

Serok Barzanî di derbarê serdana xwe ya ji bo Dihukê û bûyerên Zaxoyê de jî got: Ti pêwendiyeke vê serdana min bo Dihukê bi bûyerên vê dawî yên Zaxoyê re tuneye. Her çend bûyerên Zaxoyê jî bo me gelek girîngin lê me di vê derbarê de komîteyek damezrandiye û komîteya han jî heta niha lêkolînên gelek girîng kiriye û encamên baş jî bi dest xistiye, pêwîste li benda encamên lêkolînên komîteya han û tedbîrên qanûnî bin.



 Pêwîste weke herdemî Kurdistan warê bihevre jiyanê be

Her di derbarê bûyerên Zaxoyê de Serok Barzanî balkêşande ser mêjarek ku, gelek girînge û diyar kir ku, Gelê Kurdistanê bi çanda bihevre jiyana olî û etnîkî û çanda lêbûrînê hatiye naskirin, ev çanda han destkeftiyeke gelek girînge û cihê şanazî û serbilindiya meye.

Di warê civakî de me tev bi hevre bi kêfxweşî jiyan kiriye û ev yek jî xalek bihêz ya me û dîroka meye, ne xaleke lawaziya me bûye.
Metirsiya mezin eve ku, dibînim niha hewldanek di holê deye û dixwaze ev çanda bihevre jiyana olî û etnîkî ya pêkhateyên Kurdistanê lawaz bike, ez garentî didim we ku, nabe bi ti awayekî bingehên çanda lêbûrîn û bihevre jiyan ya me were lawazkirin û dibe weke hertim Kurdistanê warê bihevre jiyana kemnetewên olî û etnîkî be.

Serok Barzanî ev yek jî diyar kir ku, Gelê Kurd bi piranî gelek misilmane û misilmantiya xwe jî bi paqêjî parastiye û civaka kurd jî xwedan tore û adetên taybet bi xweye û dibe ev tore û adet û exlaqên taybetî jî werin parastin.


Em teqlîda civakên Rojawa nakin

Serok Barzanî di derbarê jiyana civakên Rojawayî û bandorên vê jî ragihand ku, civaka me xwedan taybetmendiyên xweye û em teqlîda civakên Rojawayî nakin. Lê em jî civatek hevdembin, ne ku, civaka me jî civakek daxistî be û di cihê xwe de raweste. Pêwîste ku, feydê ji jiyan û ezmûnên gel û civakên din jî wer bigirin û tore, exlaq û ola xwe jî biparizin.

Serok Barzanî her di vê derbarê de careke din balkêşande ser bûyerên Zaxoyê û diyar kir ku, ev bûyerên han bûyerên nexwestî û nexweş bûn, şewtandin û wêran kirin û talan kirina dikan û malên xelkî çandeke gelek metirsîdare û şewitandina baregehên yekgirtûya îslamî ya Kurdistanê jî karek nebaş û esefbar bû.

Bo dûbare nebûna bûyerên bi vê rengî Serok Barzanî diyar kir ku, pêwîste ji bo her warekî jiyanê qanûnên taybet hebin û jiyana me bi qanûnan were organîzekirin, eger navendên masaj û vexwarinan li gorî şîretên tendirustî û qanûnî werin organîzekirin vê demê ev yek tiştek normal û asayiye lê beşek ji wan tiştan ku, niha tên dîtin bi tenê beredayî û serberelayiye lewre pêwîste li gorî qanûn û bi liber çavan re derbas kirina exlaqa civakê ev tiştên han werin organîzekirin.

Qanûn serwer bûye û dibe

Serok Barzanî di berdewamiya axaftinên xwe de diyar kir ku, min gelek car gotiye qanûne serwere û niha jî dûbare dikim ku, dibe qanûn serwer be, nabe mamosteyên olî rola xwe ya şîret kirina xelkê ji bîr bikin û li şûna şîret kirina xelkê de fitwa bidin, erkê mamosteyên olî şîret kirine.
Nabe ti kes an jî ti aliyek bi kêfê xwe biryar bide û êrîşî mal û milkên kesên din bike û mal, hal û azadiya kesên din ji nav bibe.
Pêwîste ji niha û pêde ev kesên ku, ewlekariya netewî û nîştimanî ya Kurdistanê aloz dikin werin darizandin.

Ji bîr kirina kêşeya netewî xiyanetek gelek mezine

Di derbarê îslam û dgelê kurd de jî Serok got:Em misilmanin û bi xwesteke xwe bûne misilman û heta niha jî yekemîn daxwaza sereke ya şîniyên gundên Kurdistanê damezrandina mizgefta di nava gundên wan de ye. Serokên me yên dîrokî rêhspî û pîrên olî bûne. Ti carî kêşeya me kêşeyeke olî nebûye belkû kêşeyeke netewî bûye, lewre li gorî min ji bîr kirina kêşeya netewî xiyaneteke gelek mezine.


Heta rihê min mabe ezê ji bo azadiyê bixebitim

Serok Barzanî di derbarê azadiyê de jî çend peyvek pêşkêş kir û got; meseleya azadî meseleyek gelek girînge û dibe hertim azadî parastî be û heta rihê min mabe ezê bo azadiyê bixebitim, lê nabe ku, azadî û rexne girtin jî li ser hesabê xistine aliyek ya dîrok û nasnameya netewî û rabirdûya xebat û têkoşîna gelê me be.


Azadî pêwîste û rêz girtin jî erkek oliye

Di derbarê pêvendiyên di navbera azadiyê û ol de jê Barzanî got:Azadî pêwîste û rêz girtin jî di nava ol de erkeke û nabe azadî li ser hesaba ol û tore û exlaqên me de be û nabe jî di bin navê ol de azadiyên xelkê ji holê werê rakirin.

Pêwîste tevahiya me hewl ji bo vê yekê bidin da ku, tevahiya warên jiyana xwe li gorî qanûn û zagonên goncav organîze bikin.

Kêşeya Tariq Haşimî hem siyasiye hem jî qanûniye

Di derbarê rewşa wan çend rojên dawî yên Îraqê de jî Serok Barzanî ecîbmayî bûna xwe ya li hember biryara serokwezîrê Îraqê ya di derbarê hin rayedarên Îraqê de diyar kir û di derbarê meseleya Tariq Haşimî de jî got: Kêşeya Haşimî hem qanûniye hem jî siyasiye.

Serok Barzanî ev yek diyar kir ku, di her dû waran de biryarên dadwerî û nêrînên tevahiya serkirde û serokên aliyên siyasî yên Îraqê esasin, ne biryar an jî nêrîna kesekî.

Me ji bo azadiya Iraqê xwîn daye

Serok Barzanî di berdewamiya axaftinên xwe de anî ziman ku, eger aloziyên heyî bi vê rengî dom bikin bêgoman metirsiya neman û hilweşandina prosesa siyasî ya Îraqê jî wê derkeve holê.

Serok Barzanî eşkere kir ku, me ji bo azadiya Îraqê xwîn daye û qorbanî daye lewre bi ti awayî em hakimiyet an jî desthilatdariya motleq a  kes an jî aliyekî napejrînîn û eger tişteke bi vê rengî jî hebe vê demê vê em weke Gelê Kurd vê axaftinên me jî hebin.

Qebûl nakin ti welatek li ser navê me biryarê bide

Di derbarê pêwendiyên heyî yên di navbera Kurdistan û welatên cîran de jî Serok Barzanî diyar kir ku, pêwendiyên me bi welatên cîran û welatên din yên cîhanê re başin û baştir jî dibin.

Serok Barzanî got: Em bi ti awayî qebûl nakin ku, ti welatek li ser navê me an jî bi navê me biryar bide, her kes ev peyama me fêm kiriye.
Heta niha kêşeya PJAK û Îranê hatiye çareserkirin û bo çareser kirina kêşeya PKK û Tirkiyeyê jî di nava hewldanê de ne, dema xebata çekdarî bi dawî hatiye û niha dem dema xebata aştiyane û medeniyaneye.

Kî  mafê kurda bide em piştgîriya wî dikin

Di derbarê rewşa Sûriye de jî Serok Barzanî diyar kir ku, dpirsa Sûriyey bo me gelek girînge, her kes an jî her aliyek ku, li gorî destûra bingehîn mafê kurda bide wan vê em piştgîriya wî bikin.

Heta niha ne rejîm nejî opozisyona Sûriyeyê di vê warê de ti gavek nehavêtine, lewre paşeroja wan bo me ne girînge, tişta girîng bo me demokrasî û parastî bûna mafên Gelê Kurde.

Kongreya Netewî  pêdeviyeke sereke ya vê pêvajoyêye

Di derbarê rewşa paşeroj ya Gelê Kurd de jî Serok Barzanî diyar kir ku, li dar xistina kongreyeke seranserî ya netewî pêdiviyeke sereke ya vê pêvajoya hane û ji bo vê yekê jî hewldanên me yên sereke dom dikin.

Serok Barzanî peyama aştî û aştîxwaz bûna Gelê Kurd weke faktereke sereke ya diyar kirina paşeroja xwestî ya Gelê Kurd biliv kir û ragihand ku, pêwîste ev peyama aştîxwazî ya Gelê Kurd bibe bingeheke girîng ya kongreya netewî ya Kurd.



KTV

Ahmet Türk: Kürdistan vardır, gözardı edilemez

Ahmet Türk

  DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, kırmızıçizgisi olan bir anayasanın Kürdistan ve Kürt halkının varlığının inkarı üzerinden kurulacağına dikkat çekti. Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın Kürdistan olduğunu ve bu coğrafyanın göz ardı edilemeyeceğini ifade eden Türk, "Farklı diller kimlikler ve kültürlerin anayasal güvence altına alınması gerekiyor. Kürtlerin bugün bir coğrafyası var. Bir Kürdistan var. Bu tarihi bir gerçektir”

Mardin'de BDP, DTK ve sivil toplum örgütü kurumlarının düzenlendiği anayasa değerlendirme toplantısı çok sayıda kişinin katılımı ile Erdoba Oteli Toplantı Salonu'nda gerçekleştirildi. Toplantıya DTK eşbaşkanları Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, BDP milletvekilli Sırrı Sakık, BDP'li belediye başkanları, sivil toplum örgütü temsilcileri, BDP'li yönetici ve çok sayıda yurttaş katıldı.

Türk: Bir Kürdistan var, bu tarihi bir gerçek

Toplantının açılış konuşmasını yapan DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, anayasaların var olan ülkenin demokrasisi, insan hakları ve halkların hakları üzerindeki uzlaşı metni anlamına geldiğini hatırlattı. Anayasanın toplumun vicdanı ve ahlakı olduğunu vurgulayan Türk, anayasanın inkarcı anlayış içinde olması halinde toplumun vicdanını zedeleme riskini yaratacağına dikkat çekti. Kırmızıçizgisi bulunan bir anayasanın Kürtleri ve diğer milletleri kabul edebilecek bir anayasa olmaktan çıkacağı uyarısında bulunan Türk, "Farklı diller kimlikler ve kültürlerin anayasal güvence altına alınması gerekiyor. Kürtlerin bugün bir coğrafyası var. Bir Kürdistan var. Bu tarihi bir gerçektir. Türk halkı ile birlikte ortak yaşamaya karar vermişler, ama süreç içinde bir inkarcı politika ile yok sayılmışlar" dedi.

Tuğluk: Faşizm devam ederken kimse halktan güven beklemesin

Nüfus yoğunluğu ile bölgesi coğrafyası Kürdistan olarak bilinen ve Kürtlerin ağırlıkta yaşadığı bir coğrafyanın varlığının göz ardı edilemeyeceğini söyleyen Türk, bu halkın adalet ve eşitlik ile hak, hukuk talebi bulunduğunu kaydetti. Türkiye'de Kürtlerin potansiyel tehlike olarak zihinlere kazındığına dikkat çeken Türk, "Türk halkını uyutan, aldatan beynini milliyetçilik ile dolduran bir mantığı bir anlayışın hala yürütüldüğünün farkındayız" dedi. Türk'ün ardından "Öyle bir devlet düşünün ki devlet kendi toprağını kendi vatandaşını bombardımana tutuyor" sözleri ile konuşmasına başlayan DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Kürtlerin ve bütün demokratik siyasi kurumların devlet tarafından hedef haline getirildiğine dikkat çekti. Devlet eliyle Kürtlere karşı topyekun savaş ilan edildiğini söyleyen Tuğluk, savaşın sadece silahla değil bir çok yönü ile gerçekleştirildiğine işaret etti. Böylesi bir ortamda anayasanın konuşulmasının çelişkiden ibaret olduğuna vurgu yapan Tuğluk, "Geçmişte iktidarlar daha net 'Kürtler yoktur' diyordu. Ama bu iktidar 'Kürtler var' diyor. 'Kardeşiz birlikte yaşayacağız' diyor. Hatta dünyaya demokrasi dersi veriyor. Ama kendisi kendi ülkesinde yaşayan milyonlarca halkın hakkı söz konusu olunca, o zaman geleneksel devlet mantığını uygulamaktan vazgeçmiyor. Yani ikiyüzlü bir politika var" dedi.

Yeni anayasa Türkiye'de tüm kesimlerin ihtiyacı haline geldiğini söyleyen Tuğluk, "Operasyonlar devam ederken, bana göre tam bir faşizm uygulaması devam ederken kimse bu halkın bu devlete güvenmesini beklememelidir. Operasyonlara son verilebilir. Tutuklu arkadaşlarımız serbest bırakılmalıdır. O zaman anayasayı konuşabiliriz" dedi.

Sakık: Eğer çare yoksa, dağ çaredir

BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık ise "Kürtlerle ya barışılacak ya da kavgaya devam edilecek" diyerek yeni anayasanın önemine dikkat çekti. Kürtlerin anayasanın değişmesi için bedel ödediğini belirten Sakık, "Sayın Bülent Arınç açıklama yaptı. Siz bunlar hayata geçirin karşılığı anayasada olur. Hiçbir anaysa benim dilime kimliğime gem vuramaz. Kürtler bu anayasayı alır çöpe atar. Zaten kavganın da nedeni budur. Bu anayasayı değiştirmek içindir ki bu halk bu kadar ağır bedeller ödüyor. Kürtler şunu gördüler. Eğer çare yoksa yol çaredir. Her alan çaredir. Dağ çaredir. Kendimizi oralara kadar vurmuşuz" dedi.

Konuşmaların ardından sivil toplum örgütlerinin yeni anayasa ile ilgili görüş belirttiği toplantının sonuç bildirgesinin Pazartesi günü açıklanacağı belirtildi.

ANF NEWS AGENCY